Önder GÜZELARSLAN

Tarih: 01.08.2025 17:54

MODERN ÇAĞIN SANAT TÜRÜ: ÇİZGİ ROMAN

Facebook Twitter Linked-in

MODERN ÇAĞIN SANAT TÜRÜ: ÇİZGİ ROMAN

Resimli roman olarak da bilinen çizgi roman, elle çizilmiş ve belirli bir süreklilik içinde ardı ardına gelen bir metinle bütünleşen, basılı resimlerden oluşan bir anlatım şeklidir. 20. yüzyılda dünyada büyük bir etki meydana getiren çizgi roman, kısaca çizgiyle hikâye anlatmaktır. Kendine has bir anlatım dili ve kurgu mantığı vardır bu sanatın. Çocukluğumuzda elimizden düşürmediğimiz, çizgi roman tarzında hikâye kitapları vardı. Belki de çoğumuz okuma alışkanlığını onlarla kazandı ve onlarla büyüdü. Teksas, Tommiks gibi çizgi romanları çoğumuz ailemizden gizli okumaya çalışırdık. Akıcı üslupla yazılan bu kitaplarda yer alan çizgi karikatürler de oldukça ilgimizi çekerdi.

Modern çağın bir ürünü olan çizgi romanlar, 20. yüzyılın sanatı olarak birçok ülkede yaygınlaşmış; edebiyat ve resmin birleşiminden öteye geçerek, kendi içinde kurgu, anlatım ve görsel bir bütünlük oluşturan bir sanat biçimi hâline gelmiştir. Bilinen ilk örneği, 1896 yılında Richard Fenton Outcalt tarafından bir gazete için çizdiği "The Yellow Kid" yani “Sarı Çocuk”tur. 20. yüzyılın başlarında Amerika’daki gazetelerde bant şeklinde yayımlanan bu çizgi-bantlar zamanla dergilerde yer bulmaya başlamış; akabinde de çizgi romanlar ortaya çıkmıştır. Sanayi Devrimi sonrasının bir ürünü olan bu teknik sanat, popüler kültürün en önemli ifade araçlarından biri hâline gelmiştir.

20. yüzyılın başlarında ülkemizde de yaygınlaşmaya başlayan çizgi roman kültürü, o dönemde eserlerin yabancı oluşu ve bir kısmının müstehcen içerikler barındırması nedeniyle aileler tarafından hoş karşılanmamıştır. Ülkemizde henüz bu anlamda, kendi kültürümüzle özdeşleşmiş eserler ortaya koyan kimseler bulunmuyordu. Bu alanda çalışan doğru düzgün yazar ve çizer de yoktu. Bir dönem ellerden düşmeyen çizgi roman kitapları, aile ve toplum baskısı gibi sebeplerle zamanla rağbet görmemeye başlamıştı.

Ta ki yerli yazarların bu konuda çalışmalar başlatmasına kadar... Yeniden gündemimize giren çizgi romanların en temel öğesi şüphesiz resimlerdir, yani karikatürize edilen görseller. Ülkemizde bu anlamda çalışma yapan iki önemli isimden bahsetmek isterim. Bunlardan biri antropolog Elazığlı Suat Turgut; diğeri ise “çılgın yazar” olarak tanımladığım, bu işe gönlünü vermiş fedakâr bir isim: Tokatlı Fehmi Demirbağ.

Suat Turgut abimizin, kendi yayınevinden çıkarttığı yüzlerce çizgi hikâye bulunmaktadır. Genel olarak ilkokul ve ortaokul düzeyindeki çocukların severek okuyabileceği bu eserler, bizim kültürümüzü yansıtmaktadır. Kendi değer yargılarımızı, kahramanlarımızı ve yetiştirdiğimiz önemli şahsiyetleri çizgilere dökerek, onların hayatını anlatan ve okuyucuyu o hayatın içine çeken, rol model kazandıran bu eserlerin çocuklarla buluşturulması gerektiğini düşünüyorum. Bu çizgi hikâyeler hem çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmakta hem de kendi kültürel değerlerimizi tanımalarına vesile olmaktadır. Suat Turgut hocamızı uzun yıllardır tanıyorum. Kendisini bu uğurda feda etmiş, her geçen gün birbirinden kıymetli değerlerimizi çizgiyle anlatmaya devam etmektedir. Özellikle küçük yaş gruplarının kahramanlarımızı, bilim insanlarımızı, sanatçı, siyasetçi ve yazarlarımızı tanıması açısından hazırladığı çizgi hikâyeleri çok kıymetli buluyorum. Bu vesileyle Suat hocamıza kalbi şükranlarımı iletiyorum.

Çizimlerde kareleme tekniğinin kullanıldığı çizgi roman alanında ülkemizde çok kıymetli işler ortaya koyan bir diğer isim ise dostum Fehmi Demirbağ ağabeyimizdir. HeroTürk çalışmasıyla ses getiren Fehmi Demirbağ, çizgi roman üretmenin ötesine geçerek, atölyeler kurmakta ve bu tekniği genç nesle öğretmeye çalışmaktadır. Gerçekten çok değerli olan bu çalışmasında bazı yetkililere kendisini anlatmakta ne kadar zorlandığına bizzat şahidim.

Türkiye’nin ilk ve tek çizgi roman okulunu kuran Fehmi Demirbağ, İstanbul’da bazı belediyelerin sağladığı imkânlarla bu okulda gençlere ücretsiz eğitim vermektedir. HeroTürk karakteriyle Türkiye’nin ilk yerli ve millî çizgi roman kahramanını ortaya koyan Fehmi Demirbağ’ın şu tespiti oldukça dikkat çekicidir:
“Çocuklar daha beş yaşındayken ellerine kalemi aldıklarında bir şeyin resmini çizmeye çalışır. Demek ki çocuğun tabiatında resim yapmak vardır.”
Bu tespitten hareketle, Çizgi Roman Okulu’nda cevherleri keşfetmeye çalışmaktadır. Bu çalışmasında destek veren kurum ve kuruluşlara da teşekkür etmek gerekir.

Çizgi Roman Okulu’na kayıt yaptıran ve usta çizer Fehmi Demirbağ’ın eğitiminden geçen gençlerin, gelecekte çok özel eserler ortaya koyacağına inancım tamdır. Fehmi Demirbağ’ın çabaları sayesinde yetenekli gençler keşfedilmekte, çizgi roman çizerliği, senaryo yazarlığı ve renklendirme gibi alanlarda nitelikli eğitimler verilmektedir. Son dönemde Yıldız Teknik Üniversitesi iş birliğiyle gençlere eğitim veren Demirbağ, "Eğitimde Çizgi Roman Kullanımı" adlı dersin sonunda öğrencilerin hazırladığı eserleri kitaplaştırmış ve Rami Kütüphanesi'nde bir sergi düzenlemiştir.

Artık çizgi romanlar yalnızca çocuklara değil, toplumun her kesimine hitap eden eserler hâline gelmiştir ve yeniden büyük ilgi görmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, her yaş düzeyinin anlayabileceği kadar sade anlatım ve çizim kullanılmasıdır. Bu da elbette kolay bir iş değildir. Hem yetenek ister hem de Fehmi Demirbağ gibi bir ustanın dizinin dibinde pişmek...

Sonuç olarak: Çizgi roman ne sadece bir resimdir ne de salt bir yazı... Her ikisinin bir bütünlük içinde kullanıldığı teknik bir sanattır. Bu sanatı ülkemizde geliştirmeye ve geniş kitlelere ulaştırmaya çalışan iki değerli isim; Suat Turgut ve Fehmi Demirbağ’a, bu alandaki emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum.
İyi ki varlar ve iyi ki bu zor ama anlamlı sanat için emek veriyorlar.

Önder Güzelarslan


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —