SESSİZ DUA
Her genç kızın yüreğinde kimselere söyleyemediği, sadece hayal dünyasında yaşattığı bir düş vardır: bir gün sevdiği adamla hayatı paylaşmak.
Bu düş ne bir masal kadar uzak ne de bir alışveriş listesi kadar yüzeyseldir.
İçinde sevgi vardır, huzur vardır, ait olma duygusu, anlaşılma arzusu vardır.
Kimi zaman bir gelinliğin beyazlığına sığınır bu hayal, kimi zaman küçük bir evin sıcak mutfağında çay demlemekle şekillenir.
Çünkü evlilik, sadece nikâh masasına oturmak ya da aynı evi paylaşmak değildir.
Evlilik, iki insanın gönüllü olarak birbirinin hayat yolculuğuna ortak olmasıdır.
Genç kızların kalbinde büyüttüğü bu istek, çoğu zaman bir ömürlük sadakate, sevgiye ve anlayışa duyulan özlemle harmanlanır.
Toplumda bu hayalin değersizleştirildiği, küçümsendiği zamanlar da olmuştur.
“Her kız gelinlik giymek ister zaten,” deyip geçerler bazen.
Ama kimse bilmez ki o gelinliğin arkasında aslında koca bir güven ihtiyacı gizlidir.
Kız çocukları, genç yaşlardan itibaren çevresinde gördüğü sevgi biçimleriyle kendi beklentilerini oluşturur.
Ve zamanla içlerinde şekillenen o “doğru kişi” fikri, bir gün karşına çıkar diye umutla beklerler.
Evlilik hayali kurmak, zayıflık değil; bir sevgiye, bir düzene, bir tamamlanmışlık hissine duyulan ihtiyaçtır.
Ve her genç kız bu hayali farklı biçimde yaşar.
Kimi büyük bir düğün ister, kimi sadece nikâh şahidiyle sessiz bir tören.
Kimi kabarık bir gelinlik düşler, kimi sade bir beyaz elbise.
Ama hepsinin ortak noktası, birlikte yaşlanabileceği bir kalp aramasıdır.
Zamanla bu hayaller değişir, şekil alır, bazen ertelenir ama hiçbir zaman tamamen silinmez.
Çünkü kadın ruhu, sevilmeyi, değer verilmeyi, anlaşılmayı ister.
Birlikte kahvaltı yapılacak sabahlar, aynı çatı altında geçen yıllar, çocuklara anlatılan hikâyeler...
İşte tüm bunlar, bir genç kızın büyürken kalbinde filizlenen evlilik düşünün parçalarıdır.
Bu hayalin içinde sadece romantik anlar yoktur.
Zor günlerde birlikte dayanmak, küslükleri onarmak, hastalıkta yanında olmak, göz göze susarak anlaşmak da vardır.
Evlilik, sadece güzel giyinmek değil; bazen pijamalarla bile mutlu olabilmektir.
İşte genç kızlar, bu gerçeklerin farkında olarak kurarlar hayallerini.
Toplum olarak bizler, bu hayalleri küçümsemek yerine anlamalıyız.
Çünkü bu beklenti, sadece bir bireyin değil, bir toplumun geleceğini kuran aile yapısının temelidir.
Sonuç olarak...
Her genç kızın kalbinde bir evlilik hayali vardır.
Kimi yüksek sesle dile getirir, kimi sadece içinde taşır.
Ama hepsi bilir ki, sevmek ve sevilmek, hayatın en güzel hissidir.
Ve o hissi güven içinde yaşayacağı bir yuvanın hayali, belki de insanlığın en ortak duygusudur.