PARA VERMEK NİYE BU KADAR ZOR?
Selamün aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtühü sevgili dostlar...
Can, mal ve evlat; insanın en fazla düşkün olduğu ve en zor vazgeçebileceği nimetlerdir.
"Ölmeden önce kendinizi hesaba çekin" düsturunca, hâlâ nefes alıp verebiliyorken gelin, biz de kendimizi sorgulayalım.
Para, para, para diye koşturup durduğumuz şu dünyada rızkı veren kim?
Konforlu hayatımızdan ödün vermemek, daha da rahat yaşamak için helal mi haram mı diye bakmadan cebimize indirdiklerimizin hiç mi hesabı yok?
İhtiyaç sahibi birini görünce ya da duyunca o ortamdan kaçıyor muyuz?
Sahip olduğumuz bu ev, arsa, mal, mülk bizden önce kimindi? Ondan önce kimindi? Yüz yıl önce kimindi?.. Mülkün gerçek sahibi kim?
Bizi kendimize getirecek ayetleri hatırlayalım:
Yunus Suresi, 31. ayette Rabbimiz buyuruyor ki:
"Onlara şunu sor: 'Size gökten ve yerden rızık veren kim? O kulaklara ve gözlere hükmeden kim? Ölüden diriyi ve diriden ölüyü çıkaran kim? Kâinattaki bütün işleri çekip çeviren, bütün varlığı yöneten kim?' Hepsi 'Allah' diye cevap verecektir. 'Öyleyse şu gittiğiniz yanlış yolun akıbetinden korkup Allah’a karşı gelmekten sakınmayacak mısınız?' de."
Bakara Suresi, 268. ayet:
"Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkin şeyleri telkin eder. Allah ise size katından bir mağfiret ve bir lütuf vaad eder..."
Hud Suresi, 6. ayet:
"Yeryüzünde kımıldayan bütün canlıların rızkı yalnızca Allah’a aittir..."
Ra’d Suresi, 26. ayet:
"Allah, dilediğine rızkı bolca bahşeder, dilediğine de sınırlı ölçüde verir. Fakat inkârcılar, bu gerçeğin farkında olmadıkları için dünya hayatı ile sevinip şımarırlar. Oysa ahiretin sonsuz nimetleri yanında dünya hayatı azıcık, değersiz ve geçici bir geçimlikten ibarettir."
Bakara Suresi, 274. ayet:
"Mallarını gece ve gündüz, gizlice ve açıkça infak edenler yok mu; işte onların Rableri katında ecir ve mükâfatları vardır. Onlara herhangi bir korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar."
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"İnsanoğlu 'malım, malım' der durur. Hâlbuki malım dediği şu üç şeydir: Yiyip tükettikleri, giyip eskittikleri, Allah için verip Allah katında biriktirdikleri. Bunun dışında kalanlar elinden gider ya da mirasçılara kalır."
(Müslim, Zühd, 3-4)
Allah dostlarından biri, devrin zenginlerinden biriyle yolda karşılaşır ve ondan ihtiyacı için para ister. Adam kesesini çıkartır ve bir sürü irili ufaklı para arasından bir tanesini seçmeye koyulur. Fakat işi uzattıkça uzatır... Bunun üzerine o Allah dostu, yanındaki arkadaşına dönerek oldukça düşündürücü şu cümleleri söyler:
"Bu adam kesesinde ne arıyor biliyor musun?
Allah indindeki değerini, miktarını… Zira Allah rızası için verecek. Kesesini karıştırırken eline büyük bir para gelince; ‘Yooo, Allah’ın indinde benim bu kadar büyük yerim olamaz.’ diye onu tekrar keseye atıyor. Daha küçüğünü, daha da küçüğünü arıyor..."
Tefekküre vesile ola...
Emine Aydemir