"Cumhuriyetin Adına Sığınan Yolsuzluk: Mağduriyet Maskesiyle Gelen Talan"
Cumhuriyet, halk iradesine dayalı, hesap verebilir ve şeffaf bir yönetim sistemidir. Ancak ne yazık ki zamanla bu kutsal kavram, kimi çıkar çevrelerinin kalkanı hâline gelmiştir. “Cumhuriyeti biz kurduk” diyerek sorumsuzluk zırhı kuşanan bazı kesimler, yolsuzluk ve hırsızlığı görmezden gelmekle kalmamış, bunlar ifşa edildiğinde ise hemen mağduriyet perdesi arkasına saklanmışlardır.
Bu yöntem artık bir kalıp hâline gelmiştir: Yolsuzluk ortaya çıkınca, hemen “Cumhuriyet yıkılıyor”, “demokrasi elden gidiyor” söylemleriyle algı yönetimi yapılmakta, halkın duyguları istismar edilmektedir. Oysa Cumhuriyet’in yıkılmasını isteyen kimse yok; aksine millet, artık onun kirletilmesine, onun adına yapılan yağmaya karşı durmakta kararlıdır.
Tarihsel gerçeklikler de yeniden sorgulanmalıdır. Anadolu halkı, Kurtuluş Savaşı’nı vatanı savunmak, ezan susmasın, bayrak inmesin diye canını vererek kazandı. Bu milletin evlatları cephede şehit düşerken, bazıları masa başında “kimlik” edinerek menfaat temelli düzene dahil oldu. Bugün de benzer şekilde, halkın alın terini sömüren zihniyet, ifşa olduğunda aynı eski taktiklere başvuruyor: “Biz gidersek Cumhuriyet yıkılır.”
Hayır! Cumhuriyet yolsuzlukla değil, adaletle ayakta durur. Gerçek Cumhuriyet, halkın emeğiyle kurulur ve onun iradesiyle yaşar. Bugün yaşadığımız ekonomik sıkıntıların kökeninde, bu zihniyetin yıllarca ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını görmezden gelmesi yatmaktadır. Petrol, maden, tarım ve insan kaynağı gibi büyük potansiyeller değerlendirilmemiş, halk dış borç ve enflasyon sarmalına hapsedilmiştir.
Millet artık uyanıyor. Duygularla değil, bilinçle hareket ediyor. Çünkü bugün gözünü açan halk, sadece geçmişin değil, geleceğin de hesabını soracak. Gerçek Cumhuriyet; şeffaflık, hesap verebilirlik ve milletin menfaatini öncelemekle korunur.
Zehra Kınalı