GENÇLİĞİN CİNSELLİKLE İMTİHANI VE ŞEYTANÎ SİSTEMİN OYUNU
“Rabbim! Kalplerimizi sabit kıl, gözlerimizi haramdan koru, nefislerimizi arındır…”
Bizim imtihanımız, yaratıldığımız ilk andan itibaren devam eden bir yolculukta; dik duruşlu, emredildiğimiz gibi dosdoğru olma gayreti içinde olmamızdır. Bu yolculuğun en sarp, en keskin virajlarından biri cinsellikle imtihandır. Zira cinsellik fıtrî bir ihtiyaç olmasına rağmen, hoyratça kullanıldığında ruhumuzdan, kimliğimizden ve Rabbimizden uzaklaştırabilecek en güçlü tuzaklardan biridir. Kur’an, bu imtihanın en berrak örneklerini Hz. Yusuf’ta, Hz. Meryem’de, Hz. Âdem ve Havva’da gösterirken insanoğluna şu hakikati hatırlatır:
“Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o hayasızlıktır ve kötü bir yoldur.” (İsrâ, 32)

Bugün bizler, hassaten gençlik olarak, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar ağır bir kuşatmanın içindeyiz. Artık şeytan tek tek bireylerle değil; sistemlerle, algoritmalarla, küresel medya düzeniyle insanla savaşmaktadır. Bu sistemin merkezindeki en güçlü silah ise pornografi, beden üzerinden kurulan sömürü ve cinsiyet algısının bozulmasıdır.
Tek tip insan, tek tip cinsiyet, tek tip din oluşturulmak istenmektedir. Bunun için en etkin rol medyaya verilmiştir. Medyanın en etkili ayağı ise pornografi endüstrisidir. Bu sadece bir günah pazarı değil, aynı zamanda küresel sistemin bilincini şekillendirmek için kurulan dev bir oluşumdur. Bu oluşumda en büyük tüketim alanı bedendir. Beden bir nesneye dönüştürülür. Bireysellik yok edilerek arzu makinesi hâline getirilir. Sonucunda düşünme, üretme ve direnme kabiliyetleri ortadan kaldırılır. Bu durum ise sistemin bizleri robotlaştırma isteğinin bir sonucudur.

Sürekli cinsel beraberliğin istenmesi, bireyde dopamin döngüsü oluşturarak bağımlılık sürecini başlatır. En büyük cinsel organın beyin olduğu bilgisiyle bilinmelidir ki pornografi, bedensel bir beraberlik yaşanmasa bile insanda kokain bağımlılığına benzer bir etki oluşturur. Bu hâl; duygusal yoksunluğu, odaklanma güçlüğünü, empati kaybını ve gerçekle ilişki kuramamayı beraberinde getirir. Ve sonunda cinsiyette bulanıklaşma meydana gelir.
Pornografi; genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle günümüzün toplu imha silahı gibidir. İnsanı cinsel figürlere dönüştürerek cinsiyet rollerini ve kimliği yok eder. Sonunda yapay bir kimlikle hayatın içinde mutlu olmaya çalışılır. Düşünmeyen, karşı koymayan, arzularını yönetemeyen, ruhuyla irtibatını kuramayan mekanik bir hâl alınır. Sanırım Allah Hak Teâlâ Hazretleri’nin bizi uyardığı en büyük şeytanî yapılanma budur.

Gençlikte, özellikle 13–18 yaş arasında, henüz kimlik oturmamışken yaşanan cinsel deneyimler bireyi psikolojik girdapların içine sürükler. Anksiyetesi yükselen genç, duygusal olarak kimseyle bağ kuramaz hâle gelir. Bağımlılık eğilimi oluşur. Suçluluk ve günahkârlık duygusu, değersizlik hissini besler. Eş seçimi zorlaşır, kişilik gelişimi yarım kalır. Bu durum, tıpkı olgunlaşmamış bir meyvenin dalından koparılması gibidir. Sonunda içten içe çürür.
İşin en acı yönü ise geri dönüşü zor olan cinsiyet değiştirme operasyonlarıdır. Görünen bir gerçek vardır ki; cinsiyet değiştirenlerin beş yıl sonra pişman oldukları, %60’tan fazlasının ağır depresyon geçirdiği, intihar girişim oranlarının 8–12 kat daha fazla olduğu ve tedavi sonrası bile önceki ruh sağlıklarına asla dönemediğini ifade ettikleri araştırma sonuçlarıyla ortaya konmuştur. Bu durum, sistemin oyuncağı olmanın ağır faturasının ödenmesidir.
Hâlbuki yerlerin ve göklerin yegâne sahibi ve yaratıcısı olan Allah, her şeyi çift yarattığını, fıtratın sabitliğini ve fıtrata, yani yaratılışa uygun yaşamanın insanı mutlu edeceğini birçok ayetinde buyurmuştur. Fıtratı değiştirmeye çalışmak, insanın kendini yaralamasıdır; daha ötesi, kendini yok saymasıdır. Ve bu yara; psikolojik, biyolojik ve ruhsal olarak kapanması en zor yaradır.
Bugün birçok ülkede pişman olup geri dönüş ameliyatı isteyen gençlerin sesi giderek yükselmekte; ancak sistem bunu bastırmaktadır. Çünkü bu düzenin amacı insanı belirsizleştirmek, kimliksizleştirmek ve sürü psikolojisine mahkûm etmektir.
Genç, telefonunu eline aldığında artık yalnız değildir; algoritma onun psikolojisini, hormonlarını ve merak duygusunu takip eden görünmez bir şeytan gibi her zaman yanındadır. Arama geçmişine göre içerik sunarak sürekli görselleri önüne getirir. Bu durum beyinde dopamin salgılanmasına yol açar ve fark edilmeden bağımlılık süreci başlar. Bu sebeple Kur’an’ın “gözlerini haramdan çevir” emri, bugün hem ahlaki hem psikolojik hem de dijital bir tedbirdir.
Günümüz dünyasında geniş aile bağlarımız; dedelerimiz, ninelerimiz devre dışı bırakılmıştır. Anneler mecburi çalışma düzenine sokulmuş, çocuklar ise kreşlere, ekranlara ve yabancı kültürlerin eline terk edilmiştir. Sonunda kökü olmayan bir nesil, aidiyet duygusu zayıf gençler ve manevi kalkanı olmayan ruhlar sokaklarımızda dolaşır hâle gelmiştir. Hayatın boşluk kabul etmediği bir gerçektir. Şeytanî sistem bu boşluğu fırsata çevirmiş ve gençlerin ruhunu adeta satın almıştır.
Bu hâl, yıllardır toplumun içinde aktif olarak çalışan ve danışan gören biri olarak benim en büyük derdimdir. Yedinci kitabım olan “Doğru Cinselliğe Çağrı”, içimdeki feryadın dışa yansımış hâlidir. Beden; tinsel, dinsel ve cinsel bir yolculuk içindedir. Bu yolculuğun sağlıklı olabilmesi için hayatın her alanında insanın iffetini koruması gerekmektedir.
Cinsellik bir imtihandır. Bu imtihanımızdan ancak Rabbimizin bize sunduğu ölçülere dikkat ederek iffetimizi koruyabiliriz. Bunu; sabırla, kendi bedenimize sadık kalarak aşabiliriz. Bu da gözlerin korunması ve zinaya yaklaşmama emriyle mümkündür. Sabır ve iffetin örneği, Hz. Yusuf gibi olmakla; temiz bir eşe yönelerek ahlak ve haya ile donanmakladır.
Bilinmelidir ki bu imtihandan ancak iffetini koruyanlar sağlam çıkacaktır. Allah Resûlü’nün şu hadisi, gençlik imtihanının en sağlam pusulası olmalıdır:
“Kim Allah için iffetini korursa, Allah onu muhakkak korur.”
Ve yine:
“Dindar bir eş bulan, dininin yarısını korumuş olur.”
Bugün gençlik, pornografinin şeytanî tuzaklarından ancak içinde bulunduğu bedenin cinsiyetine razı olmakla kurtulabilir. Flört kültürünün esaretinden çıkmak için interneti farkındalıkla kullanmalıdır. Aksi takdirde algoritmaların tuzağına düşerek dopamin bağımlısı hâline gelir.
Fakat şunu unutmamak gerekir ki şeytanın tuzakları vardır, ancak gücü yoktur.
Güç; teslimiyette, imanda, iffette ve hayadadır.
İnsanoğlu, Âdem ile şeytanın hikâyesini her gün yeniden yaşar. Âdem tevbe etti, şeytan kibirlendi. Gençliğin imtihanı da işte bu iki tutum arasında şekillenir: Ya Yusuf gibi bir duruş sergileriz ya da şeytanî sistemin modern tuzaklarına düşeriz.
Rabbimiz her birimizi iffetle, sabırla, temiz eşlerle ve sağlam bir kimlikle desteklesin.
Bu çağın karanlığına rağmen bizlere nuruyla yol açsın.
Ves-selâm
Psikolog, Aile Danışmanı
Asiye Tanrıöver Türkan

