CUMHURİYET: 102 YILDIR AYNI İNANÇLA…
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım…”
Bu yalnızca bir mısra değil; bir milletin varoluş yemini, bir medeniyetin dirilişidir.
Cumhuriyet, bir milletin yeniden varoluş iradesi; kalbinde hiç sönmeyen ışıktır.
Bu satırlar, geçmişi değil; aydınlık ve bilime dayalı bir geleceği anlatıyor.
Yüzyılı aşan bir hikâyenin eşiğindeyiz.
Bir milletin küllerinden doğduğu, kendi iradesini yeniden hatırladığı,
“Ben varım.” diye haykırdığı o büyük hikâyede,
her taşın altında bir emek, her adımın ardında bir ideal var.
Cumhuriyet…
Yalnızca bir yönetim biçimi değil, bir karakterdir.
Bu karakter, özgürlüğü yalnızca bir hak değil, bir sorumluluk olarak görür.
Ve o sorumluluk, 102 yıldır bu topraklarda dimdik ayaktadır.
Bugün Cumhuriyet 102 yaşında.
Her eğitimli gençte,
her güçlü annede,
her cesur fikirde o ilk adımın yankısı var.
Biz geleceği şöyle hayal ediyoruz:
Eşitliğin sıradanlaştığı, her bireyin kendi yeteneğini özgürce keşfettiği,
bilimle, teknolojiyle, uzay ve inovasyonla aydınlanan bir ülke…
Çocuklarımızın geleceği, yalnızca kitaplarla değil,
kodlarla, deneylerle, keşiflerle şekillenecek.
Her yurttaşın kendini değerli hissettiği bir dünya…
Cumhuriyet, bir çocuğun gözlerinde umut,
bir gencin adımında kararlılık,
her sıradan günün içinde var olan cesur bir tercihtir.
O yüzden her 29 Ekim’de yalnızca bir tarihi değil, bir dirilişi kutlarız.
Cumhuriyet; bir milletin kendi kaderine sahip çıkma iradesidir.
Köy okulundaki kitap ve tabletle,
şehir meydanındaki marşta,
dağ başındaki bayrakta,
bir laboratuvarda yapılan deneylerde,
her yerde aynı ruhtur.
Bize düşen, bu mirası yalnızca korumak değil;
anlamını, ruhunu, özünü ve bilimin ışığını gelecek kuşaklara aktarmaktır.
Bugün, 102 yıl sonra, o kalp hâlâ atıyor.
Her okulun bahçesinde yankılanan marşta,
her laboratuvarda yazılan yeni bir bilim cümlesinde,
her uzay keşfiyle ufku genişleyen genç yürekte,
her ileriye bakan gözde…
Ve biz, o marştaki sesle bir kez daha hatırlıyoruz:
“Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!”
102 yıl…
Bir asrı aşan bir nefes.
Ama bu nefes tükenmedi, tükenmeyecek.
Çünkü Cumhuriyet, her sabah doğan güneş gibi yeniden doğar.
Ve biz o güneşin altında, bir kez daha söz veririz:
Bu mirasın bekçisi değiliz yalnızca, özgürlük ve bilimin ışığını da taşımaya devam ediyoruz.
Cumhuriyet 102 yaşında…
Ama aslında, her eğitimli gençte, her güçlü annede, her cesur fikirde,
her bilimsel keşifte, her teknolojik adımda yeniden doğmaktadır.
Ve biz, o ışığı hiç sönmesin diye taşımaya devam edeceğiz.
Gülşen KILINÇER
