Barışı Korumak da Bir Savaş Sanatıdır
“Türkiye savaşa girer mi?”
Bu soru sadece bir endişe değil; aynı zamanda bin yıllık savaşçı hafızamızın uyanışına dair bir işaret olabilir. Kanla yazılmış bir mirasın evlatlarıyız.
Türk milleti, dağların yonttuğu, bozkırın terbiye ettiği, çelik gibi bir millettir. Tarihi yazıyla değil, kılıçla; haritaları ise atlarının nal sesleriyle çizen bir halkız biz. Orhun Yazıtları’nda yankılanan Göktürk kudreti, Malazgirt’te dağı yaran azim, Çanakkale’de toprağa diz çöktürmeyen iman ve 15 Temmuz’da çıplak elle tank durduran cesaret bizim genetik mirasımızdır.
Savaşın ne demek olduğunu biliriz. Ama barışın neye mal olduğunu da gayet iyi biliriz.
Savaşçı Ruhumuz Kaderimiz Değil
Evet, biz savaşçıyız. Ama savaşmak için değil, yaşatmak için savaşırız. Türk’ün öfkesi, sıradan bir öfke değildir; adalet taşıyan bir öfkedir. Bu yüzden her kavgaya atlamayız. Ancak üzerimize yürünürse de asla geri durmayız.
Bugünlerde “Türkiye savaşa girer mi?” sorusu yeniden gündemde. Artık bu, uzak bir ihtimal değil. Çünkü savaş sadece cephede yaşanmaz. Savaş, bir annenin çocuğu için “askerlik erken gelir mi?” diye sorduğu anda başlar. Bir babanın haberlere sessizce bakıp derin bir nefes aldığı yerde başlar.
Etrafımız Yangın Yeri
Suriye hâlâ çatışma bölgesi…
İsrail-Gazze hattı alev alev…
Karadeniz’de savaş, Ege’de gerilim…
NATO genişliyor, ABD üs kuruyor, silahlar konuşuyor…
Ve biz, tam ortasındayız. Barış ile savaş arasında bir sınırdayız. Her sınırımızda bir kıvılcım var. Ve bazen bu kıvılcım sadece bir cepheyi değil, bütün bir milleti tutuşturabilir.
Peki biz, bu ateşin içine girecek miyiz?
Bu karar yalnızca bir siyasi iradeye bırakılacak kadar basit değildir. Millet olarak vereceğimiz bir karardır.
Yeni Savaş Türleri: Sessiz Cepheler
Artık savaşlar yalnızca tankla, tüfekle yapılmıyor:
– Enflasyonla savaş,
– İşsizlikle savaş,
– Bölünmeyle, ayrışmayla, adaletsizlikle savaş…
İç cephede zayıf düşersek, dış cephede kazanabileceğimiz pek bir şey kalmaz. Savaşın en önemli cephesi kalplerdir. Fikirde, vicdanda, adalette verilen mücadeledir.
Türk’ün Gücü Nerede Gizlidir?
Türk milleti bir araya geldiğinde tarihin yönünü değiştirmiştir. Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi, 15 Temmuz gecesinde olduğu gibi... Fakat bu birlik yalnızca savaş anında değil; barış günlerinde de kurulmalı. Çünkü savaşlar, savaş meydanlarından önce barış dönemlerinde kazanılır.
Son Söz: Barış Bizim Asıl Zaferimizdir
Bugün Türkiye savaşa girmeli mi?
Hayır.
Ama girmek zorunda kalırsa, bu millet sadece vatanını değil, onurunu da savunur.
Unutmamalıyız:
Savaş; yalnızca askerlik, cephane, strateji değildir.
Savaş, gençlerin yeniden askere alınıp alınmayacağından, ekonominin dayanıklılığına kadar çok boyutlu bir durumdur.
Ve bu sorular, sadece hükûmetin değil; her vatandaşın cevaplaması gereken sorulardır.
Ben Aydın Benli.
Edebiyatı kılıç, kelimeyi kalkan bilen bir milletin; dedem Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat Han’ın evladıyım.
Ve şunu açıkça söylüyorum:
Savaş Türk’ün kaderi değil, tercihidir.
Ama barış, her gün yeniden kazanılması gereken bir zaferdir.
Allah, ordumuzu, polislerimizi, istihbarat güçlerimizi ve milletimizi korusun.
Allah’a ısmarladık. Hoşça kalın.
Aydın Benli